Nerede o eski bayramlar bayram sözcüğü Türk Dil kurumu sözlüğünde ve diğer birçok kaynaktaki ortak anlam, sevinç, neşe ve eğlencedir.
Bayram geleneklerimize Osmanlı zamanında ve günümüzde bayram şenlikleri ve hazırlıklarına bir bakalım.
Osmanlı zamanında bayram hazırlıkları üç gün önceden başlarmış. Bayramda saray ailesine, devlet büyüklerine ve misafirlere özel yemekler hazırlanırmış. Bunlar kavun dolması, badem çorbası, badem helvası ve yufka bohçasında beğendili kuzu incik hazırlanıp önemli kişilere ikram edilirmiş. Halk içinse etli pilavlar ve hoşaflar hazırlanırmış. Yine bayramın en gözde tatlısı baklava olurmuş.
Günümüz Türkiyesi’nde özellikle Anadolu’nun birçok yerinde bayramlar bu şekilde özenle karşılanıyor ancak metropol şehirlerde durum pek böyle değil. Hatta çocuklarımız bayram heyecanını ve önemini anlayamadan büyüyüp gidiyorlar.
Şu pandeminin dünyada ve ülkemizdeki yaptığı maddi ve manevi tahribat toplumumuzun gelenek ve göreneklerini etkilemiş görünüyor.
Oysaki Anadolu’da dini bayramların bir hazırlık süresi vardır. Bayramdan önce evlerde uzun uzun temizlikler yapılır. Tabi burada en göze batan halılar olduğu için öncelikle halıların temizliğine önem verilirdi. Daha sonra çevre temizliği yapılırdı.
Arife günü yakın aile bağı olanlar akşam yemeğini toplu yerler, ardından dualar yapardı ki bayramın manevi atmosferini yaşasınlar ve bayramın sağlık, huzur, mutluluk içinde geçmesi için niyazda bulunurlardı.
Doğal olarak bölgeler arasında bu kutsal günlerde gelenek ve görenekler farklılık gösterebilir.
Sektör olarak günümüzün sosyo ekonomik şartları mı diyelim, yoksa vurdum duymazlık mı diyelim yeterince bir kaynaşmayı göremiyorum.
Bayramlar ve önemli günler sosyal ilişkilerimizin tekrar gözden geçirmesine vesile olmalı ki sevinçlerin, üzüntülerin yaşanması; meslektaşlık bağlarımızın kuvvetli olmasına vesile olsun.
Diyeceksiniz ki nerede o eski bayramlar! Yıllardır ben bu işi yapıyorum hiç böyle sönük bir bayram hareketi görmedim. Ülke genelinde meslektaşlarımızın serzenişi de bu şekilde! Üzülerek belirteyim ki hiçbir şeyin geri gelmeyeceği gibi bu bayram adetlerimiz, geleneklerimiz ve bayram işlerimiz eskisi gibi olmayacak.
Yıllarını vermiş meslektaşlarımız hatırlarlar, bayramlardan önce en az on beş gün önceden halı alımlarını durdururduk! O kadar talep gelirdi ki yetiştiremeyiz diye işlerimizi ancak böyle bitirebilirdik.
Bayramlık işimiz bitince cebimiz dolu, gönlümüz ferah, neşemiz bol olurdu. Elemanlarımıza ekstradan bayram ikramiyeleri de verirdik…
İşte yazı başlığımıza geldi şimdi: “Nerde o eski bayramlar?”
Eski bayramları neden mi arar hale geldik?
Dini bayramların istisnalar hariç bir tatil moduna çevrilmiş olması,
Şehirleşmenin artması,
Toplumsal değişim her ne kadar iletişim kanallarının zirve yaptığı günümüzde misafirliklere gidilmemesi,
El öpme geleneğinin rafa kalkması,
Göstermelik iletilerle, mesajlarla bayramlaşmalar…
Tüm bu sebepler yüzünden işin duygusunu, ruhu niyeti azalmış oluyor.
Çağdaşlaşırken hangi değerlerimizi kaybettik?
Medeniyet, konfor, gelişmişlik güzel şeyler!
Peki, bunları kazanırken nelerden vazgeçtik?
Ekonomik düzey, ahlaki değerlerimizin, geleneklerimizin ve inançlarımızın önüne geçiyorsa birden fazla düşünmemiz gerekmiyor mu?
Evet, eski bayramları arar olduk ama yine de önümüzdeki sağlık, huzur, mutluluk, kaynaşma, birlik ve beraberlik içinde geçirmeye gayret edelim.
Yaşamda hepimiz için bir bayramdır!
Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım.
Sevelim, sevilelim.
Dünya kimseye kalmaz diyor Yunus Emre.
İyi bayramlar.
Sonraki: Sanat mı, Zanaat mı?