Bir şeyi elde etmek veya başarmak için çaba veya emek sarf etmek gerekir. Kolay yoldan emek harcamadan başarıya ulaşılamayacağını, alın teri dökmeden başarı anahtarını yakalayamayacağını, çalışmadan elde edilen başarının kalıcı olamayacağını idrak edip alın teriyle kazanılan her türlü nimetlerin kıymeti hem dünyevi hem uhrevi alemde sana helal olarak hanene yazılacaktır. Bu da gösteriyor ki insan ideallerini gerçekleştirmek için planlı, programlı, kapasiteni göz önünde bulundurarak ilerlersen emeğin olduğu yerde yemekte helalindendir.
Toplumda saygı gören, itibarına itibar katan ve örnek aldığımız her branşta kişilere baktığımızda yükselişlerinin temelinde kanaatsizliğin yanında kanatkarlığa, isyankarlığın yanında şükretmeyi, tevazuyu, hoşgörüyü kendilerine düstur edinip, azıcık aşım ağrısız başım diyerek emek olmadan yemenin olmayacağını bilirler. Şükrünü eda edemeyeceğim nimetleri bana nasip etme, bilirim ki senin nezdinde emek sarf edilerek, çaba gösterilerek çalışmanın bir ibadet olduğunu ve yine bilirim ki iki günü birbirine eşit olan ziyandadır, çalışanın yatan insanda hakkı vardır, toprağı işleyen ekmeği dişler ve yine bilirim ki emek yerine bedavacı, avantacı, kopyacı, hazırcı, taklitçi, ispiyoncu kısacası emek hırsızlığına yönelenleri günümüzde her platformda sıkça görmeye başlanıyorsa emeğe gerek yok, yemeğe devam mantığı vardır.
Hesap vereceğin Allahtan başka bir makam yok, dünyada da denetim yok, gün bizim günümüzdür derler. Oysa ki emek olmadan yemenin olamayacağının idrakına varanlar ise bir insanın amacına ulaşması ve başarı elde etmesi için bilimsel, zihinsel, bedensel, finansal, sanatsal, zanaatsal, tekniksel kısacası her branşta ve her alanda topluma faydalı olabilmek için yeni inovasyonlara imza atanlar emeğin ve alın terinin karşılığını da alanlardır.
Sektörel bazda emeğe saygının neresindeyiz diye soracak olursak, söylenecek sözün çok ama icraatın olmadığını görürüz. Alın terinin döküldüğü helal ekmeğin kazanıldığı yerde emek sahibinin değil emek hırsızlarının bayramıdır çünkü onlar için emeğin sermayesi yoktur ve onlar en mükemmel adaletin vicdanda olduğunu bilmezler. Kopyalama yapıştırmayı, önüne arkasına küçük puntolarla kelimeler koyarak emek hırsızlığında uzmandırlar. Sorduğunda” vallahi billahi haberim yok” diye bahaneler üretirler. Patentin vardır ama denetimsizlikten dolayı bazen oda işe yaramaz. Emek hırsızları ona da çözüm bulurlar versiyon değişikliği, logo değişikliği, önüne arkasına doğu, batı, kuzey, güney, ak, kara, yeşil, sarı küçücük yazıyı koyar ve savunması da hazırdır; “grafikçi, matbaacı, bizim çocuklar yanlışlık yapmış”. Yapanın yanına kar kalacağını da iyi bilirler ki ilahi adalet diye bir kavramları yoktur.
Bu da gösteriyor ki taklitçilikte, emek hırsızlığında birinci sırayı hiç kaptırmıyoruz. Tek tesellimiz taklitler aslını yüceltir, takdir ediliyorsan değil taklit ediliyorsak başarmış olmamızdır. Onlar zannediyorlar ki biz sustuğumuzda korkak, görmezden geldiğimizde aptal, affedeceğimizi çantada keklik sanıyorlar. Tavrınız olsun, tarzınız olsun, hedefiniz olsun, çizginiz olsun, prensipleriniz olsun, farkınız olsun, sınırlarınız olsun. Davranışlarınız taklit, düşünceleriniz satılık, değerleriniz beş paralık olmasın. Emeğiniz olsun ki emeğinizde olsun.
2024-09-03 11:53:42